İnsanlar arasında, idealleri uğruna hayatını vakfeden; yol arkadaşlığı yapan çok sayıda örnekler görmek mümkündür. Yılların içinde canlı kalan ideallerin uzun ömürlü olmasını sağlayan; ümitvar olunması ve ideallerin duruş ve kararlılıkla beslenmesidir.
İdealleri gelecek nesillere taşıyacak olanlar, engeller karşısında mücadele azmini yitirmeyenler, her şartta inandıklarıyla yaşayan ve tavır geliştiren kararlı insanlardır. Bu insanları; yani üstteki ifadeyle adını koyduğumuz dava adamlarını bir arada tutan maya; birbirlerine inanmaları, yola çıktıklarında, her türlü engel karşısında birlikte yürüyebilmeleridir. Birlikte yürüyebilmek, dava adamlığını pekiştiren en önemli güçtür. Bu gücü, hesapsız bir yaklaşımla; inandıkları gibi, idealleri doğrultusunda kullananların kazanamayacağı zafer ve aşamayacağı engel yoktur.
“Yol arkadaşlarının birbirine olan inancı ve güveni, hedeflenen noktalara ulaşmayı hızlandıracaktır.”
Kol kola yürüdüğümüz arkadaşların kabiliyetlerine, en iyisini yapabileceğine ve en iyisine layık olduğuna inanmalı ve bu konuda açık tavırlı olmalıyız. Yaşadığımız en önemli sıkıntılardan biri, maalesef kendi arkadaşlarımızın gücüne inanmamaktır. Güvensizlik, yılların ve ortak bir geçmişin beslediği dostluk ve arkadaşlık birikimini, bir anda anlamsız kılabilecek en olumsuz davranıştır. Dostluğun gereği; sonuna kadar, dost saydıklarınızla olabilmek, her ne sebeple olursa olsun; dostuna bir başkasına tercih etmemektir.
Uzun yıllar geçmesine rağmen, aynı safta, aynı ruhu ve hassasiyetleri taşıyor olabilmek, yol yürüdüklerinize güvenmekten ve onları yalnız bırakmamaktan geçmektedir. Dostluk ve gönüldaşlık birliğine noktayı koyduğumuz anda, uğruna hayatlar vakfedilen idealler, kısır bir döngü içinde, sahipsiz kalmaya mahkûm edilecektir. Bu sahipsizlik ise, fırsatçıların ekmeğine yağ çalacak, kısa sürede bu ideallerin vazgeçilmezi kilometre taşlarına tek tek imzalarını atmaya, değerlerimize, ruhumuzu besleyen kaynaklara sahiplenmeye çalışacaklardır.
“Sahipsiz vatanın, batması haktır! Sen sahip çıkarsan, batmayacaktır…” dizeleri ile sahiplenmeyi çok açık bir dille ifade eden, milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY ’un yaklaşımından yola çıkarak; öncelikle inandığımız değerlere ve inandıklarımıza inananlara sahip çıkmalı, çıktıkları yollarda onları yalnız bırakmamalıyız. Onlara güvenmeli, ideallerin yaşaması, yaşatılması adına bu alternatifsiz tavrı, mutlaka koymalıyız.
Eski zamanlarda şehirleri ayakta tutan kalesi, kalelerin savunmasında en önemli avantaj ise, güçlü sularıydı. Surların en aktif şekilde kullanılması, kalenin düşmemesi ve saldırganların püskürtülmesi için büyük önem taşımaktaydı. Ancak kaleyi korumak adına, surlara yerleştirilenler; inanmış insanlar olmadığında, surlar etkisizleşir ve kale düşer. Bu riski göz önünde tutarak, kalenin düşmemesi ve daim ayakta, hâkimiyetimizin altında kalması adına, surlara konuşlandırılanlar; yol yürüdüğümüz, inandıkları ile yaşayan, saygı ve sevgi çerçevesinde yıllarınızı paylaştığımız insanlardan olmalıdır.
‘Keşke…’ dememek için, saf tuttuğumuz insanlara bir kez daha bakmalıyız. Sevdiklerimizle beraber olmalıyız. Yüreklerdeki samimiyeti yok etmemeliyiz.
Güney Azerbaycanlı Ozan Araz ELSES diyor ki;
“Biz saymadık özümüzü, şimdi kim sayacak bizi!
Değer vermedik biz bize, kim değer verecek bize…”
Ne dersiniz?
Birbirimizi seviyor muyuz?
İsmail KANDEMİR